savaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
savaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Haziran 2010 Pazartesi

haziran



sardunyalar rengine dargın bu yaz
kiraz kendi tadına

ne zaman ağlamaklı olsam
intihar döküyor bulutlar
suyum bulanık
toprağım balkan
durulmuyor içimdeki kasırga

biraz daha geriye düşüyorum her adımımda
şehir aynı şehir ben aynı şair
dudağımda küf tutan
sevdaya dair bir dize
sözleri yitik
hatırlamak zor

ne zaman ağzımı açsam
meçhul bir dilenci kovuluyor sokaklardan
yanlışlara açılıyor tüm kapılar
adım atsam kendisi olacağım yanlışın
ne tuhaf
is kokuyor ellerim

uyusam karabasan
uyansam dört bir yanım bezirgân
kim koydu yastığımın altına bu çocuk cesetlerini
başımı koysam
şakaklarımda ölümün parmak uçları
saçları barut
gözleri şarapnel
dilleri ağıt
ne yana dönsem tenime saplanıyor
günahın çığlıkları

biri kapatsa şu ışıkları
uyusam...

unutup ihtirasını
yuttuğu insanlığı geri verse kötülük
uzak diyarlarda bir bebek doğsa
adını barış koysam
mutluluk mavisine boyansa gökyüzü
yoksul kokmasa sardunyalar
tepeden tırnağa dalları bassa kiraz
gece gözlerinden dökülsem yakamoz denizine
yıkansam biraz

...ve uyansam başka bir güne
yeni rengin özgürlük olsa haziran


18 Haziran 2010
Nuriye Zeybek

16 Haziran 2010 Çarşamba

çiçek açmaz mayın tarlalarında


kalemini kan tutar gece yarısı
elin varmaz yazmaya
o yüzden şiirlerin aşk kokar

sen barış güvercinleri uçururken maviliklere
bilirsin
kan kokusu sarmış ülkelerde
ölümü öper çıplak ayaklı çocuklar
dokunamazsın korkularına
onlar
kayan yıldızlar kadar sönük
ve uzaktırlar
işte o an kağnılar geçer düşlerinin üstünden
silinmez yazgı olur tekerlek izleri
ezilir yazdığın ütopyalar

bilirsin
yılgın topraklar üstünde
zulmün hükümdarlığını
bilirsin ha
etin kemiğin bilir
canlı bombanın şarapnel gözlerini
ve anaların çaresizliğini
ağıt çöker geceye ayaz çatlağı dudaklardan
bir soru asarsın karanlığa

-bu hainler vazgeçmeyecekler mi-

bilirsin ha
dağlarından kurtlar iner
kinle bilenmiş dişleri ayın şavkını ikiye böler
sinsice solurlar kardeşliğin üstüne
toprağın koynunda beslenen yılanlar kadar
soğuk
ve haindirler
sızarlar kıyılarına

çiçek açmaz mayın tarlalarında
bilirsin rüzgârı yonar
salt şiirlerine saplanır diye kör kurşunlar
kaçıyorsun
kaçıyorsun da nereye kadar


24 Aralık 2007
Nuriye Zeybek

2 Aralık 2009 Çarşamba

acılara inat

sonra güleceğim ben
daha erken
önce gelincik yüzlü çocuklar gülecek
sonra ben

önce elleri bereketli analar gülecek
sonra sofradaki ekmek
sonra memleket
sonra ben

göveren acılara inat
içimde böyle doludizgin türküler büyütmüşken
oy gülüm
umut gamzende açan yediveren

sonra güleceğim ben
daha erken
önce şu karabasanı alın üstümden
bu emperyalist pis çığlık
bu hangar dolusu ağıt
bu taze kan sızarken düşlerimden
oy gülüm
bir yarım cehennem kuyusu
bir yarım irem


nuriye zeybek

28 Kasım 2009 Cumartesi

pencere
























beni bana bırakma bu gece vakti
akşam çökünce şehrin üstüne
ayrıkotları büyüyor arka bahçemde
beni bana bırakma
ne oluyorsa gece oluyor
saatlerin durduğu anlarda
terazilerim hep bozuk tartıyor

beni bana bırakma bu gece vakti
afrika’nın siyah çığlığı
vurup kaçıyor camlarıma
ıraklı bir kızın tenindeki leke gibi
büyüyor kırıklarım
savaş denen bu çılgınlık
kefen biçerken uykularıma
paramparça dağılıyorum
parçalarımı toplama

camı kırılmış bir pencereyim ben
iki gözüm
bir gazete sayfası bul bana
üzerinde umudun resmi olsun
çokça mavi
yama yapmak için kırıklarıma

-beni bana bırakma bu gece vakti-

 
nuriye zeybek

utancın rengi

http://www.seslikalemler.com/i/636/

anlat gazze
noel baba’ya savaş çocuklarını anlat
onların oyuncakları
panzer altında kaldı
düşlerine yağan bombalar
yazgıları kadar yakındı

ateş çukurlarında açan
yangın güllerini anlat
ki o gün barut kokuyordu ölü çocuklar
emziklere bulaşan kan
utanç renginde
nasıl eğreti duruyordu ölüm
bir bebeğin üzerinde

anlat gazze
noel baba’nın ren geyikleri bilmezler ateşi
ateşi anlat onlara
ki düştüğü yer oylum oylum kandı
düştüğü yer ağıda bulanmış gözyaşı
ve yanan şehrin küllerinde
çocukların damıtılmış acısı vardı

anlat gazze
utanç resimleri çizen lanetli elleri
bilseydi toprağın damarları çekilirdi
kusardı cevherini
değil mi ki aç gözleri çakalların
değil mi ki yılan çöreklenmiş üzerine
kaynakların
taş kesilirdi de toprak ana
ölü bebekleri almazdı karnına

anlat gazze
yılgın savaşçılar şehri
anlat ki
yedi uyuyanlar uyansın
görsünler vahşeti


Ocak 2009
Nuriye Zeybek