kurşun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kurşun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
4 Ocak 2011 Salı
mor hüzün
mor hüzün
mor bir hüzün indi karakış akşamına
kendi alevlerinde üşüdü ateş çiçekleri
zangoçları yorgun çanları suskun uzak kulelerin
sisli sokak lambalarına asılan ışığım donuk
şehrin yalnızlığına gömülü çocuksu yüreğim
kar duvaklı çatılarda gri bulutlar gibi çoğalan
serçeler
ürkek ve telaşlı alıp başlarını nerelere gittiler
maziden topladığım çileli yollar
binlerce kez yaşanmış ömür kadar kaygan
ruhum kadar kırılgan dökülüyor gözlerimden
-tanıdık yangınları yoklayan sol yanım
kül olmayı da öğrenir elbet-
zaman girdabında boğulan bu kaçıncı düş
bu kaçıncı bahar
buz kırığı sularda titreyen salkım söğüt gölgesi
yoksa seni de mi dallarından vurdular
küf kokulu korunağında zehir biriktiriyor
geceye akrep
kurşun gibi hayal kırığı döküyor umuda
son mevsimde son tufan
ilk değil kutsal bağımdaki bu yağma
bu harami vurgun ilk değil
şimdi çok uzağındayım mutlu coğrafyanın
müzmin yarayım batık kentin kuytularında
gayrı dört yanım çalkantılı deniz
ah düşlerim
yok olmayı çok mu istediniz
31 aralık 2010
nuriye zeybek
4 Ocak 2010 Pazartesi
zamana sığmayan umut
zamana sığmayan umut
son kez güneşi soyunup gözlerinden
bir yıl daha kopardı zamanın eteğinden
yaşlı yorgun kambur gövdesiyle
kurt yemiş kütük gibi devrilirdi tükenmişliğe
ve yüzüne kapanırdı kapılar
istemsiz düşerdi
tarihin küf kokan mahzenine
üzülmezdik üstelik
törensiz gönderirken eski yılı
güle oynaya çiçekli kundak biçerdik
portakal kokularıyla gelirdi yeni yıl
kar gülüşlü öperdi gözlerimizden
sobanın kızaran yüzünde kestane közlerdi annem
ateşe düşmüş orman gibi yanarken tenimiz
yemyeşil orman büyütürdük içimizde
salkım saçak umut yağardı dallarımızdan
tombaladan çıkardı çocuksu sevinçlerimiz
dilimizde eriyen
bir tas pekmeze bandırılmış kar gibiydi
ertelenen düşlerimiz
bakışlarımızı saplarken beyazcama
biraz da zeki müren dinlemekti yeni yıl
hüzzam bir şarkının büyülü tınısıydı belki
belki de belden kıvrak dansöz nağmeleri
siyah beyaz masallar dökülürdü gecelerimize
bilmem kaçıncı hükümetin sözcüleri
yeniden yama yapıp utanmayan vaatleri
örterlerdi kapanmayan yaraların üstüne
baruta bulanmış tuz basmaktı çaresizliğimiz
kurşun damıtan güvercin kanatlarına
bitmeyen kanlı savaşlar taşınırdı buzullar ülkesinden
binlerce umut ağacının ışıltılı gölgesine
noel baba'nın kırmızı çuvalından
katmerli acılar düşerdi çocukların göğsüne
akçeli haberlere katıktı gözyaşları
son dakikalarla yarışırdı canlı yayınlar
salyalı dillerde zafer taşınırdı
gülen ayvalar ülkesine
yine sancılı çığlıklara saplanıyor adımlarımız
biz
biz oluyoruz korunaksız sığınağımızda
zaman
kendine zamansız gömüyor bedenlerimizi
giz oluyoruz karanlığın korkulu gözlerine
oysa
barışa ne kadar da susamıştı kar çiçekleri
01 Ocak 2010
nuriye zeybek
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)